30 Haziran 2008 Pazartesi

BİR YASTIKTA 40 YIL PASTASI (YATAK PASTA-1)


Eveeeet, aylar sonra nihayet yeni bir tarif ekliyoruum. O kadar çok tarif birikti ki bekleyen, ben de madem öbürleri haftalardır (hatta aylardır:-))) bekliyor bari bunu zamanında yayımlayayım dedim ve 'Bir yastıkta 40 yıl' pastasıyla başladım.
Adından da anlaşılacağı üzere bu bir 'evlilik yıldönümü' pastası. Geçtiğimiz cumartesi günü bitanecik ablamın (ve dolayısıyla enişkomun) evlilik yıldönümüydü. Ben de onlara böyle bir pastayla süpriz yaptım. Pastanın üzerinde onlar olur da bitanecik kızları(hepsi de bitanecik valla:-)) , güzel yeğenim Aylişim olmadan olur mu hiç? Onu da aralarına yatırdım:-)))

Canlarıııııım, el ele, diz dize, gönül gönüle, mutlu, sağlıklı nice uzun yıllar dilerim. 40. yıl pastanızı da yapmak kısmet olur inşalllllaaah... Pastaya başlamada bir zamanlama hatası yapınca biraz aceleye geldi, detaylarla ilgilenmeye vakit kalmadı, aceleden kaş kirpik bile yapmayı unutmuşum. Ama yine de onlar da ben de sevdik pastayı. Hele çocukların pastayı ilk gördüklerindeki tepkileri, övgüleri tüm yorgunluğuma değdi. Her zaman söylerim; en dürüst eleştirmen çocuklardır, onlar beğendiyse tamamdır.
Pastanın içi çilekli ve parça çikolatalı. Bu ne kadar çok çikolata demeyin, bittter ve sütlü çikolata birbirini dengelediği ve şekeri de fazla olmadığı için baygın bir tadı olmuyor. Çilekle birlikte çok uyumlu bir lezzeti oluşturuyor.

Genelde doğramaya üşendiğimden pastanın içini çilekli yapmazdım ama bu sefer bir yardımcım vardı:-))) Kolum alçıdayken televizyon karşısında geçirdiğim miskin günlerden birinde gözüm Shopping TV'de bir ürüne takılmıştı. Alayım, almayayım, alsam mı, almasam mı derken hayatımda ilk kez televizyonda gördüğüm bir ürünü almak için telefonun tuşlarına basarken buldum kendimi.

Siparişi verdim ama içim içimi yiyor, ya abuk sabuk bişeyse, ya işime yaramazsa...


Sonunda ürün geldi ve ilk kez bu pastayı yaparken kullandım. 'Aferin bana, ama aferin bana...Ne iyi etmişim de almışım. Ve işte o ürün; "Nicer Dicer"...Çilekleri üstüne koy bastır, tııırt çilekler doğrandı. Mantarları koy, bastır doğransın, havucu koy bastır doğransın...
Yıldönümünden pastaya, pastadan Nicer Dicer'a
Hadi bakalım yazının sonunu bağlayabilirsen bağla...
Efendim, her ne kadar sürç-ü lisan ettiysek af ola,
Bu yazı da böylece son bula:-)))))))


İSTANBUL-ANKARA BİRARADA


Tam da 'ikinci buluşmaya katılamadım, artık herkes tatile gider sonbahara kadar buluşma falan olmaz' diye hayıflanırken Ankara grubundan bir mail geldi. Başka bir şey dilesem olacakmış... ( yok valla tercihimi başka dilek için kullanmazdım, sonuçtan çoook memnunum).
Sevgili Gönül'ün (eyvahyemekyandıocakbattı) Ankara'ya gelmesi bu buluşmaya vesile oldu. Bu sayede tüm sıcaklığıyla Gönül'ü de tanıma fırsatı bulduğuma çok mutlu oldum.
Sevgili Hülya, Betül, Pınar ve Aysel'i tekrar görmek çok güzeldi.
Biraraya gelinir de bu an ölümsüzleştirilmez mi...Hepimizde tam techizat, garsonlardan birini kurban seçip tutuşturduk makineleri eline, 'bi de bununla çek, bi de bununla...' Garibim şaşkın şaşkın 'hayatımda hiç bu kadar fotoğraf çekmemiştim' diyerek bastı deklanşörlere. Ben de arkadaşlarımın kararına uyarak, ki bana göre de böylesi daha uygun, resimde yüzleri flulaştırdım. Sevgili Betül, yolları ayrılmış sevgililer gibi kesmiş resimleri, Gönül 3. sayfa haberi gibi bantlamış, Aysel realityshow haberi gibi flulaşırmış :-)))))benimki de kezzap atılmış gibi oldu:-P Ama ne kadar güzel vakit geçirdiğimizi anlamak için yüzlerimize bakmaya hiiiç gerek yok.
Dedikodular yapıldı, kulaklar çınlatıldı, canlı telefon bağlantıları yapıldı...Sıcacık, dopdolu, keyifli sohbetlerin yapıldığı bir kaç saat hiçbirimize yetmedi. Tatil sonrasında güzel dostlukların pekiştirileceği, bu keyifli buluşmaların tekrarlanmasına karar verildi.
Bir dahaki buluşmada görüşmek üzere herkese kocamaaan sevgilerr...

21 Haziran 2008 Cumartesi

ETKİNLİK HEDİYELERİM



Uzuuunca bir aradan sonra yeniden merhaba...Nihayet kolumdaki koca alçıdan kurtuldum, ama kolumun eski sağlığına kavuşması biraz daha zaman alacak (fizik tedavi falan...) Ama artık daha sık yazabileceğim, bu dönem içinde sağlığımı soran, 'nerdesin, özledik' diye mesaj atan arkadaşlarım sayesinde bir kez daha bu blogu açmakla çok doğru bir şey yaptığımı anladım...

Hayatıma renk ve yeni açılımlar katmasının yanı sıra (yeni açılımlardan sonra bahsedeceğim:-)) öyle güzel dostluklara da vesile oldu ki...

Öyle çok şey birikti ki yazacak...tarifler, resimler, haberler... Öncelikle çok geciktirdiğim etkinlik hediyelerimi yayımlamak istedim. İlk etkinlik kahve-kitap ve çikolata keyfi etkinliği...Hediyelerim Ankaralı blogcu arkadaşım Asiye'den geldi...Kapıda kargonun kağıdını görünce nasıl heyecanlandım anlatamam, ilk kez böyle bir etkinliğe katılıyordum...Asiye'nin sıcacık mesajlarının yer aldığı paket sanki hayatımda aldığım ilk hediyeymiş gibi mutlu etti beni...


Sevgili Asiye, Ayşe Kulin benim keyifle okuduğum yazarlardan biri ve fincanı her kullanışımda senin kulaklarını çınlatacağım, belki bir gün karşılıklı içeriz kahvelerimizi, ne dersin?...Çok teşekkür ederim ve gecikme için de özür dilerim.

Not: Bu etkinlikte bana Tadına doyamadım-Dilek çıkmıştı. Sevgili Dilek'e mesaj atarak, hediyelerin eline ulaşıp ulaşmadığını sormuştum ama aldığım kitabı mı, fincanı mı yoksa tavşan şeklindeki çikolatayı mı sevmedi bilinmez, ne bir cevap yazdı ne de hediyeleri yayımladı:-(( Keşke hiç değilse eline ulaşıp ulaşmadığını bildirseydi...

İkinci etkinlik Sevgili arkadaşlarım Selcen ve Evren'in düzenlediği Anneler Günü Etkiniği 'Kalpten Gelen Güzellikler' idi.

Gecikmeli de olsa tüm annelerin anneler gününü kutlarım...



Bu zarif ve orjinal fincanı sevgili arkadaşım Hande (Sarı Mutfak) almış bana. Tüm içtenliği ve sıcaklığıyla yazdığı satırlar kadar tatlı çikolatalarla da beni çok mutlu etti. Teşekkürler arkadaşım, gerçekten çok beğendim.

Not: Bu etkinlik için bana mukonun günlüğü blogunun sahibi Mukadder çıkmıştı. Sevgili Muko ya etkinliğin adıyla uyumlu olsun diye kalp şeklinde ve üzerinde yine kabartma kalpler olan bir vazo almıştım ve şeker hamuru ile kaplı, üzerinde 'Mukonun Günlüğü' yazan kalp şeklinde kurabiyeler hazırlayıp göndermiştim. Ama ne yazık ki, MNG Kargo ile gönderdiğim hediyem arkadaşımın eline sağlam olarak geçmemiş:-((( Öyle reklamlarda loca sistemi ıvır zıvır edebiyatı yapan MNG Kargo vazoyu paramparça olarak teslim etmiş. Yaptığım şikayetlerden de bir sonuç alamadım, 'kırılacak malzeme için biz sorumluluk kabul etmiyoruz' deyip geçtiler. Sağolsun sevgili Muko 'kurabiyeler çok güzeldi, üzülme...' diyerek beni avuttu ama benden söylemesi; özellikle kırılacak birşey gönderecekseniz ASLA MNG Kargo ile çalışmayın!

Eveet iyisiyle kötüsüyle iki etkinlik de böyle geçti. Şimdilik bu kadar:-))))


Herkese sevgiler...


1 Haziran 2008 Pazar

BENDEN HABERLER...

İşte geldim, burdayıııım… Biliyorum çok uzun zaman oldu, ama bu kadar uzun süre kaybolmamın nedeni ne yazık ki sadece işlerimin yoğunluğu değildi. Öyle olsa napar eder arada iki satır yazıverirdim.
Yazılarımı takip edenler bilir, son zamanlarda o kadar çok aksilik üst üste gelmişti ki…Hatta bunun için bir Nazar Etkinliği bile yapmıştık…Ama o etkinlikle hepten nazarları üstümde toplamış olmalıyım ki, Nisan ayının son günü en büyük aksilikle bir jübile yaptım (Jübile diyorum, çünkü bu kadar aksilik yeter artık, bu son olur umarım)
Arkadaşım Sibel’in evinde minik Murat için hazırlayacağımız pastanın heyecanıyla pastayı hangi modelde yapacağımızı kararlaştırıyorduk…O sırada telefonum çaldı, sevgili arkadaşım Fatma kızının doğum günü pastasını benim yapıp yapamayacağımı sordu, memnuniyetle kabul ettim.
Yeni pastanın haberini vermek için alt kata, arkadaşımın yanına inerken…
Sakarlık mı desem, dikkatsizlik mi, yoksa ‘olacağı varmış’ diye suçu kadere mi atmalı bilmem ama 7-8 basamağı teker teker inmek yerine hooooop ayağımın kaymasıyla kendimi paldır küldür 2 sn. içinde alt katta buluverdim, ve tabii ki yatay bir durumda…
Sonraki dakikalar hayal aleminde gibi geçti…Kendimi hastanede doktorun ‘şimdilik ameliyata gerek yok, ama…’ diye devam eden açıklamasını dinlerken buluverdim. Şimdilik mi, nasıl yani?…
Sağ kolumun üzerine düşmüştüm ve kolum dirsekten kırılmış, kırılan kemik yerinde kaldığından ameliyat etmeden uzun bir alçı süreciyle iyileştirme ihtimali varmış, ama bu arada kemiğin yerinden oynamamasına dikkat etmeliymişim, yoksa başa dönüp ameliyat etmek gerekirmiş…Şaka gibiydi her şey. Kolumu omuzdan parmaklarıma kadar alçıya aldıklarında bile sanki rüya görüyormuşum da uyanınca her şey normale dönecekmiş gibi hissediyordum. Ta ki, akşam olup da vücudumdaki diğer ezikler ve koca alçı yüzünden uyuyamayıncaya kadar…
Bu süre içinde blogumu çok ihmal ettim biliyorum ama uykusuzluk yüzünden tansiyonum da oynamaya başlayınca ve de kullanabileceğim sadece sol elim kalınca ancak öncelikli olan diğer işlerle ilgilenebildim. Her iş normalde yapabileceğimden 2-3 kat uzun zaman alıyor çünkü.
Bu yazıyı kolum açıldıktan sonra yazmayı ve artık iyileşiyorum müjdesini vermeyi planlamıştım. Ama son kontrolde henüz kaynamanın olmadığını 2 hafta daha beklemem gerektiğini öğrendim. Kolum ne yazık ki hala alçıda, tek tesellim hala kemiğin yerinde duruyor olması… Son günlerde arkadaşlarımdan beni iyice merak ettiklerini belirten mesajlar çoğalınca arkadaşlarımı daha fazla merakta bırakmamak için durumu açıklama ihtiyacı duydum.
Bazı arkadaşlarım durumdan haberdardılar ve iyi dilekleriyle bana moral verip destek oldular. Başta her türlü desteği ile beni hiç yalnız bırakmayan can arkadaşım, adaşım, ortağım Sibelciğim, sık sık arayarak moral veren, destek olan sevgili İlkerciğim, Hülyam ve Özaycığım olmak üzere geçmiş olsun dileklerini ileten tüm arkadaşlarıma çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız…
Diğer gelişmeler; söz verilmiş ve her şeye rağmen hakkıyla yapılmış pastalar, bloguma gelen ödül, etkinlikler… bir sonraki yazıya, artık sol elim çok yoruldu…
Hepinizi sevgiyle kucaklıyorum.

instagram hesabım: @serzincan

Related Posts with Thumbnails